29 Ocak 2011 Cumartesi

Tarihi Çiçek Pasajında Hatıralar

2010 yılının şubat ayında bir pazar akşamıydı. En özel günüm o gündü pasajın içindeki.Bazen defalarca geçtiğiniz ama hiç anlam yüklemediğiniz şaheserler vardır.Ben şahesere manasını o gün adlandırdım.

Beşiktaş'ta oturan , Taksim'e ilk 6 yaşında giden biri için geç bir anlam yüklemeydi belkide benimki.O gün ışıklar gözlere daha farklı geliyordu.İstiklal caddesi boyunca yolda yürürken , kimse yoktu çevrede sanki.Her adımda sağdan sola çevrilen başımla, yeni bir keşif yapmış gibiydim.Ben hiç öyle görmemiştim İnci pastanesini .Tramvay hiç bu kadar hızlı gelmemişti yanımdan geçerken.Cadde hiç bu kadar kısa sürmemişti mesela.

Tılsımlı yol bittiğinde, büyülü pasajın kapısı ardına kadar açık bizi bekliyordu.Işıklar bizi saraya girerken selamlıyordu sanki.Bu selamların bitmesini istemez bir şekilde pasajın en ucuna gittik.Onlarca seçeneğin içinde en uçtaki , her yere hakim ,giren çıkanı uzaktan görebileceğimiz masaya oturduk.

Kışın ortasında sıcak ortamın etkisi dışardan içeri giremedik.Yerimizi aldığımız anda bol seçenek ve seçimler için yardımcı olacak bir üstad sahibi olmuştuk.Bilenler bilir içerde balıklar tadıyla mest eder.Mezeler ve ara sıcaklar lezzetleriyle ortamı yumuşatır.Kısaca içerde  öyle bir düzen vardır ki ölümsüz anları hatıraya çevirir.

Bardakların ayrı bir senkronizasyonla çarpıştığı anlarda oluşan müziğiyle, her kelimede tebessüm ettiren hoş ortamıyla ve bol seçeneklerle unutulmaz bir akşam yaşamak isteyen her arkadaşıma önereceğim bir mabettir aslında çiçek pasajı.

Sonuç;

Denemeyen kalmasın diye..
Deneyenler unutmasın  diye...



28 Ocak 2011 Cuma

Türkiye'nin En Ucu Şemdinli -6

Şubat ayının gelmesiyle şafaktan gün düşmüştü ama sıkıntılı günlerde başlamıştı.Tek yazıcı ben kalmıştım.Madalyon diye arkadaşların neyi nitelendirdiğini anlamaya başlamıştım.

Günde 3 saatimi alan yemek listesi sıkıntılarımın baş rolüydü.Günlük olarak hazırlanan listeyi aylık raporlarla birleştirmek gerekiyordu.Oluşturulan rapor imzalatılarak, tabura gönderiliyordu.Şubat ayı boyunca hazırladığım raporlar birleştirilerek imzaya hazır duruma getirilmişti.Baş çavuşun kontrolu esnasında sinirlenmesi ve raporları yeniden istemesi aynı anda oldu.Saat 21:00 sularıydı.10 saatte bir aylık raporun tamamının bitmesi gerekiyordu.Sinirden sigarayı yiyordum ve hatamı düzeltmeye çalışıyordum.Hatamın ta kendisi pirinç pilavıydı.

Normalde stoklarda kilolarca pirinç olmasına karşın mevkiimizde yok ile yeksan  olması sebebiyle pirinç pilavı hergün yazılmalıymış.Yani aslında yok ama var gözüküyor.Benim suçum listede olmayan pirinç pilavını neden yazmadığımdan kaynaklanıyordu.Gün sonu sıkıntılara son verdim ve raporu yetiştirdim.

Akşamları dizi ortamının kurulması ile sıkıntıların bir ölçüde dağılması bir oluyordu.Toplu yorumlarla seyredilen dizilerde , eski sinemalardaki ortamlar oluyordu.Yorum yapanlar , alkışlayanlar , sinirlenip bağıranlar....Hafta içi en az 3 gün yatağımda kitap okurdum .Sadece Perşembe günleri "Kurtlar Vadisi" zevkini kaçırmazdım. Kalabalık izlendiğinde çok eğlenceli oluyordu.Bir bölük Polat Alemdar insanın moralini düzeltiyordu.

Haftasonları ise futbol maçlarında yaşanan tribün ortamları bir an olsun uzaklaştırıyordu bizi.Sınırlı seçeneklere verilen tepkiler bile aynı olmuştu.Sık sık kesilen elektriğe jale diye bağırılması , hoş hatıralardan birisi aslında.Jale ,jeneratörcünün unvanıydı.

Askerliğin büyük bölümü bitmişti ama daha iki ayımız vardı.Sona geldiğimizde sıkıntılarımız azalacak , daha güzel günler artacaktı.

Sonuç;

Askerliği anlamak için 6 ay çok kısa.

22 Ocak 2011 Cumartesi

Balıkta Bilsin ,Halikte .Hatta Sağır Sultan Bile Duysun

Hayat, insanın görmek istediklerini bulduğu bir oyun sahnesi mi? veya yaşamın en soğuk anı sadece şansızlıkla sınıflandırabileceğimiz kişilere mi denk geliyor? 

Yıllardır yardım toplanan bir aile vardı .Yardımların akrabaların ,tanıdıkların  günlerdeki topladıkları paraları ile yapıldığını ilk duyduğumda şaşırmıştım.Yıllarca devam edince ise merak uyandırmaya başlamıştı.Dinlediğim yaşam , "hadi be bu kadar da olur mu?" nidasının tam karşılığıydı.

Aileyi öğredendiğim de ise ; Kimi zaman kendime dert yandığım, söylendiğim , kimi zaman çevremdekilerin dert yanmasını duyduğum , sıkıntı diye adlandırdığımız konuların aslında hayatın ta kendisi olduğunu anlamamdı.

Hayat sıkıntılarla yaşamak , başarmakdı.Cvlere sıkışmış beyaz yakalı kariyerimiz, kız istemede sağladığı faydayı 65 yaşından sonra mazide bırakmaya mahkumdu.

Mevzu bahis olan ailenin, 5 çocuğuda üniversiteye dokunmuş.Ya mezun olmuşlar , ya da okuyorlar hepsi.Fedakar bir anneleri var ve 17 yıldır felç olan bir baba.Baba şuan 50 yaşında imiş.33 yaşından beri hareket edemeyen , hislerini belirtmeyen ama çekilen acıları duyan bir baba hemde.17 yıldır bu babanın fiziksel sorunlarıyla uğraşan bir anne.Bu sıkıntılarla yoğrulmuş 5 gencin, yeni kuracakları hayatlardaki umutsuzluk var bir de.

Onlar başarıyorlar, yılmıyorlar. Örnek bir mücadele var aslında.Destek olmalı ve ders almalıyız potansiyel sıkıntı adayı bireyler olarak. Hem mücadeleyi öğrenmeliyiz , hem de hırs ile elde edeceğimizin değersiz olduğunu.

Kısaca yardım etmeliyiz ettirmeliyiz. Balığa da , Haliğe de , Sağır sultana duyurmalıyız ki, duyarlı bir toplum yaratalım.İşte o zaman "komşun aç iken tok yatmak " tekrar ayıp olacaktır.

Not:  Üsteki resim bahsettiğim kişiler değildir.Gazetede resmi olduğu için ekledim.

Sonuç;

Hayat , sanılınandan kısa .Kibirden , hırsdan uzak durmalı..


14 Ocak 2011 Cuma

Türkiye'nin En Ucu Şemdinli -5

Karakol içeri girdiğimiz dakikalarda, görüşü iyice azaltan beyaz bir görüntüdeydi.Sanırım ocağın  15 veya 16' sıydı.Sudan çıkmış balık misali karakola doğru ilerliyorduk.Kısa dönemler zorlanırlar orada , hayat çok zordur gibi dolduruşlarla gittiğimiz bir yerdi aslında. 

Burada öğrendiğimiz ilk olgu devrecilikti.Orada bulunan 83/4'lerin gitmesine 1 ay kadar bir süre kalmıştı.Benim düşüncem kendimize ait bir yer seçmemiz yönündeydi.84/1 ve 84/2 lerle uzun zaman geçirecektik.Daha ziyade bu gruptaki kişilerle arkadaşlık kuracaktık zaten besbelli.

Biz nasıl daha rahat ederiz diye akıl oyunlarına baş vurmaya hazırlanırken , asıl olayla yüz yüze gelmiştik.Görev dağılımı neticesinde askerliğimizin ne denli huzur  içinde geçeceği tayin edilecekti.Gece devriye çavuşluğu , kantin , yazıcılık , gündüz devriye çavuşluğu ve nizamiye çavuşluğu vardı.Görevler bize hiç birşey ifade etmiyordu ki, o an 83/4 devre gidecek olan Bursa'lı yazıcı arkadaşım ," sen yazıcı ol,Başçavuş seni çağırıyor " dedi. O an yanımızda olanların ağlamaklı gözlerinden hiç birşey anlamayan saf bir şekilde ilerledim.Arkamdan üff madalyonu tuttu nidalarıyla serzenişte bulunan bir bölük bırakarak, girdim içeri.Selam duruş ve sorulara  cevap ile fikrimi sormadı hiç başçavuşumuz."Artık sen buradasın şimdi git işine bak"sözleriyle , kantine doğru hareketlenmem bir oldu. 

Orada geçecek 5 ayın ne kadar zorlu olacağı ile ilgili ilk intibalar , yaşayacaklarımın yanında çok huzurlu günler olacağının farkında olmadan , sigara üstüne sigara yaktım.Herkes farklı olaylardan bahsediyordu.Ben neden , neden diye şuursuz duruyordum.

O günlerde askerin en büyük işi ellerinde kürekler menzilerin ortaya çıkmasını sağlamaktı.Bir iki kürek değişmeli saldırırdık karlara 5 - 6 kişi.Bu tip işlerden artık ben muaftım.Odama gelip çay içebiliyordum.Başçavuşumuz kendisinden başka kimseye laf söyletmiyordu.Aylık ,haftalık , günlük standart işler olduğu gibi, silah ve depo kontrolü , günlük yemek için depodan malzemenin verilmesi , kömür , jeneratör kısaca aklına gelecek herşeyden başçavuş yani biz sorumluyduk.

İzinin hayal olduğu , çarşı izninin ise imkansız olduğu çoğrafya da arkadaşlarla bazı zevklerimiz vardı tabii.Geniş sohbet ortamlarının kurulması askerliğin birinci şartıdır.Burada ailesiyle hiç konuşmayan , sıkıntısı hiç bilmediğiniz kişiler bile açılır , herşeyi anlatırlar.

Eğlencelerimizden bir başkası ise oyunlardı.İlginç bir şekilde satranç konusunda kompetan olan bir bölüktü gittiğim.Tabii ki batak , futbol gibi eğlencelerde mevcuttu.Satranç genelde kantinde rahatça oynanabilse de, batak oynamak için gece görüşe çıkıp oynamak hem daha zevkli , hem de daha eğlenceli oluyordu.

Digiturk, oradaki en güzel neşeli dakikaların temelinin atıldığı lüksümüzdü.Beşiktaş , Galatasaray , Fenerbahçe tribünlerinin oluştuğu maçlarının takibi çok eğlenceliydi.Futbol izlenilmeyen zamanlarda, dizi açılırdı.Eğer dizide yok ise Fashion TV açılır ses "mute"lanır , müzik isteyenler için arabesk veya türkü çalınırdı.Görüntü Adriana Lima'nın "Bir teselli ver" şarkısında salınması oluyordu.

İlk izlenimlerimiz çok iyi arkadaşlıklar kazanacağımız ,zor günlerin bizi beklediğiydi.


DEVAM EDECEK...

Sonuç;

Yerinde  güzel olan anlar vardır ya.Orada çok güzeldi o anlar.


  

İstanbul'un Yaşamından Uzak,Cennet'e Yakın Bir Yer Polonezköy

İstanbul'a aslında çok uzak bir yer değil.Bizim için Avrupa'dan Asya'ya geçmek veya tam tersi bir güzergah çizildiği anda ,çok uzak ibaresini yapıştırabiliriz.Çile çekmekle eş anlamlı gördüğümüz bir seyahat türüdür aslında boğaz köprüsüne bağlı kaldığımız yolculuk.

Üstte çok güzel bir resmini eklemeyi , alttaki paragrafa da zorluğunu yazmak istedim.Sonuçta ben kendi gözümle yaşadığımı yazıyorum.

İlk gidişim 10 sene kadar önceydi o zaman bu kadar mıydı , yoksa ben o kadarı arıyor muydum gittiğim yerlerde tam karar veremiyorum ama şuan öyle bir yer ki , durduğunuz yerde nefes alıp oh deyip , huzurlu olmaya başlayacağınız ortam öneriliyor.

Polonezköy'de eski Polonya evleri ve şuan hala kökenli insanların yaşadığı güzel bir cennet.İçerisinde hala kültürlerini barındırıyorlar.Restorantlarında , otellerinde aynı hava devem ediyor.O hava nasıl bir derseniz? Gidince farklı bir ortam anlayacaksınız.Polonya kültüründen renklermiş aslında oradaki. 

Biz grup ile gitmiştik.Gerçi grubun yaş ortalaması ve konseptine hiç uymuyordum.Ama gene de güzel bir ortam geçirmeme engel olmamıştı.Giderken yolun daha mantıklı olacağını düşünerek.Sabah Üsküdar'da buluştuk.Gelen servisle yaklaşık 30 dk seyahatimiz devam etti.Grup olmanın avantajlarını kalabalık gidip , orada ki  restorantlarla    görüşüp en uygununu seçmek için kullandık. Güzel bir ortamda yemeğimizi yedik.Fiyatlar son derece uygundu aslında.Çevrede gezilecek bazı yerler var.Bunları es geçmeyelim.Kilise var mesela mimari güzellikler var.

Bunun dışında denediğim ,arkadaşlarla beraber gidebileceğiniz mangal ,piknik , barbekü nasıl adlandırırsanız .Müdavimi olacağınız yer olacağı kesin.

Denemediğim ama arkadaşlardan duyduğum.At çiftliklerinden yararlanmak mümkünmüş.Biniciliğe meraklı olanlar bu bahane ile de gidebilirler.

Sonuç;

İstanbul'da az kalan güzel mekanlarımızı koruyalım. 

9 Ocak 2011 Pazar

Eyvah Eyyvah Bitti mi ?

Bazı filmler var , insanın içine işler .Sanki kuzeninin , kardeşinin başına gelen olayı dost meclisinde dinlermiş gibi izleriz.Eyvah Eyvah filminde Hüseyin'i öyle izledim ben.Zaman zaman çok güldüm.Bir anda samimice sinirlenmeleri , köpürmelerini izlerken,bizim oğlana bak diyesim geliyordu.

Özge Borak son derece başarılıydı.Çok akıllıca bir sıçrama yaptı .Sempatik güzel kız imajını bir anda üstüne oturttu.Bir filmle perçinlerse gayet başarılı olacaktır.

Filmi mutlaka izleyin .14 kişilik bir grup ile izlediğimiz filmde, memnuniyetsiz bir kişi yoktu.Ben özellikle doktora çıkıştığı sahneyi çok beğendim.

Sonuç;

Kalabalık gidin ve eğlenin derim .


Çıkarken düşüncem keşke üçüncüsü de olsa diyeydi.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Türkan Saylan Sahnelerde Canlanıyor

Dilek Türker'in yeni projesi , Türkan Saylan'ın hayatını yazıldığı " Türkan , Tek ve Tek Başına " adlı Ayşe Kulin'in romanının uyarlaması.Bugün itibariyle başlayacak olan oyunda öğrenci indirimli fiyatı 24,50 , tam 34,50.


Oyunun konusu;


Özellikle son zamanların talep ettiği .Eski arkadaşlarından Gökşin Sanal ile 13 yaşından beri yazışmalarını içermektedir.


Adres:       Gazanfer Özcan Sahnesi
                  Kozzy Alışveriş Merkezi Kozyatağı/Kadıköy


Sonuç;


Diziyi izlemiyorum ,aynı şekilde mi bilmiyorum ama izlenmesine etkisi olacağı kesin.

Testi Garden'da Manzara Keyfi

Yapılan emeğin karşılığını aldığımız bir öğlen gitmiştik.Çalıştığımız geniş ekibin tanışmasına da vesile olan yemekte , astlar üstler toplanmıştık.

Çok yağmurlu bir ekim öğleniydi.Sabah 9:00'da başlayan stresli gün ,iki haftadır hazırlanma ve aylardır harcanan emeğin karşılığını verecek neticede  güzeldi.Konuşmalar ,anlatmalar , yön vermeler ile devam eden toplantı ,öğlen yemeği bahanesiyle aralanmıştı.

Bir üstümüzün organize ettiği yemek için kurumdan arabalarla yola çıkmıştık.Akıldaki sorular testi kebabının nasıl olduğunu yönündeydi.İçeri de stresin geçmesiyle neşeli bir yolculuk yapıyorduk .Yağmur eşliğinde arabada yaşanan  huzur, Tarabyaüstündeki restoranta geldiğimizde hafif titremeye dönüştü.

İçeride ki mükemmel manzara ise keyiflere keyif katmıştı.Yeşiller için huzur bulunabilecek bir ortam karşımızdaydı.Nispeten uygun menülere sahip bir yer olan Testi Garden, içerisinin soğuk olması dışında bir sıkıntı yaşatmamıştı.
Ve merakları uyandıran an yaklaşmıştı.Türk olmayan üstünde bulunduğu ortamda o an tek ilgi testinin üzerindeydi.Önümüzde belli rituel eşliğinde kırıldı ve servis edildi.Benim için aramayacağım ama güzel bir lezzet olduğunu söyleyebileceğim bir lezzet deneyimiydi.

Adres: Hacı Osman Mevkii, Cumhuriyet Mahallesi, Kazım Karabekir Cad. No: 21 Tarabyaüstü/SARIYER

Sonuç;

Aile yemekleri için ideal.

7 Ocak Haftası Vizyonaki Filmler

Bu hafta vizyona yeni girecek filmlere baktığım zaman , 2 çok ilgi çekebilecek film olduğunu gördüm.

Öncelikle ," Eyvah Eyvah 2" filminin kaçırılmaması gereken , efsane olması muhtemel olduğunu düşünüyorum. Demet Akbağ ,Ata Demirer gene baş rollerde bulunuyorlar.Geçen hafta izlediğim Zor Baba 3 filminde en komik an filmden önce gösterilen Eyvah Eyvah 2'nin fragmanıydı.Özge Borak , Tarık Ünlüoğlu ,Tanju Tuncel'in katkılarıyla çok daha komik olacağından eminim.

Hür Adam ismiyle çıkacak olan film,Said Nursi 'nin hayatını konu almakta.Film de Mesut Çakarlı , Mürşit Ağa Bağ ve Tarık Tanrısever gibi oyuncuların olması ve bu oyuncuların TV'de bir kesimin yapımlarında rol alması sebebiyle, yanlı bir film olma ihtimali büyük.

Güzel Bir Hayat Düşlerken; savaş öncesi ve sonrası sorunların anlatıldığı bir filmmiş.Konusunu okuduğumda öyle bir geçer zaman ki dizisi ile ezel karışımı bir yapım gibi geldi.

Sonuç;

Eyvah Eyvah 2 kaçmaz.