11 Aralık 2010 Cumartesi

Türkiye'nin En Ucu Şemdinli - 3

Şemdinli'ye vardığımızda ,sanki evimize gelmiştik.O sokak sanki en son geçtiğimiz yoldu.Bu ilginç güzel mutluluk ve huzurla yatacağımız yeri bulmak istiyorduk.Herkes sıralamıştı yapacaklarını;Eksiklerini tespit edecek , ailelere adresler verilecek , ziraat bankasından (ki tek banka) kartları olmayanlar kart alacak ,olanlar para çekecek vs.vs.vs.Bu arada ben gitmeden müracatımı yapmış olmama rağmen ,askerlik biteli 6 sene geçti ama kartımı alamadım.

Şemdinli merkezde geçecek 40 günüm başlamıştı.40 gün boyunca öğrendiğim 3 önemli bilgi vardı.Birincisi Türkiye'de kış hep çok sert geçiyormuş ama kafamızı hep kendimize çevirmiş bencillermişiz.İkincisi sahip olup daha çoğunu istediklerim,Türkiye'nin bir çoğu için lüksten öte bir mutlulukmuş.Üçüncüsü ise biz sandığımız kadar misafirperver , dost canlısı ve samimi bir toplum değilmişiz.

Şemdinli'de çok karakol bulunması sebebiyle asker sirkülasyonu çok fazla.Biz 48 kısa dönem orda biraz itilip kakılmayla başladığımız askerliğimizde bu sebeple yatacağımız koğuşu yine bir KTM'de bulmuştuk.Koğuş sorumlusu,hemşerimdi.İlk hemşeri kıyağını orda görmüştüm.Bana süper bir yatak ve büyük bir dolap vermişti.Orda öğrendiğim yeni bir tanım daha vardı.PDRM.Yani silah verilmesi sakıncalı asker.Halk arasında 46 diyebileceğimiz kişilerden.Şemdinli'de mi sadece bilmiyorum ama? Çok PDRM asker bulunmaktaydı.

Yatağımı bulmuştum.Benim hedeflerim arasında yıkanma ve yemek problemi vardı .İlk önce banyo sorumlusu ile kaynaştım.Buralarda memleket,futbol takımı ve hafif kurtlar vadisi replikleri işe yarıyor.

Yemek olayını çözmek için çok uğraşmak gerekiyordu.Bir yemek sırasında tabldotuma 3 kömür bırakmışlardı.Ne olduğunu anlamak için benimkinden daha az yanan köftesini benimle paylaşan arkadaşımın yardımına ihtiyacım vardı.Bize köfte diye kömür veriyorlardı resmen.Birbirilerine en iyilerini veriyorlardı.Sıkıntılı yemek problemi devam edecekti besbelli.

Benimle köftesini paylaşan arkadaşım ile İstanbul'da toplu muayene sırasında tanışmıştık.Ortak bir arkadaşımız sayesinde sadece ellerimizi sıktık ,isimlerimizi bile öğrenmedik o an.Tabii bilemezdik;Benden bir gün sonra Şemdinli'ye gelen arkadaşımı gördüğümde,evladımı görmüş gibi sevineceğimi.Sevinmiştik ve o günden sonra teskere aıncaya kadar sadece bir gün ayrıldık.

Gün gelmişti artık; palaska , kep , postal bunlarla tanışacaktım.Bana 45 numara postal  verdiklerinde ,söylenenlerin mübalağa olmadığını anladım.Arkadaşlarla yarmagül lakabını taktığımız eğitim çavuşumuzla geçireceğimiz acemilik dönemi resmen başlamıştı.

Acemilik dönemi içinde  normal sert koşullar , acemilik eğitimi gibi zorluklarla uğraşmak dışında birde karakola gitmemek için kendimize yer aramakla geçecekti.Yoksa karakola gitmek zorunda kalacaktık.

DEVAM EDECEK....

Sonuç;

Gördüğüm en güzel beyaz Şemdinli'de yağan kardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder